Nerdesin? / İnsanoğlu yeryüzünün herhangi bir noktasında kendine bir dünya kurabilecekken “sığamıyorum hiçbir yere”ler artıyor. Kalabalıklar, yalnız kalabalıklar, boş kalabalıklar… Bu gürültüde yer bulamadığı için mi? Hayır! Üns kökünden gelen insan, unuttu. Tüm dünyayı tek bir dokunuşla keşfe çıkarken kendi iç yolculuğuna çıkmayı unuttu. Dünyayı nokta nokta fethederken kendinde asimile oldu. Durulmak istediğindeyse bilmediği denizlerde […]
Nerdesin? / İnsanoğlu yeryüzünün herhangi bir noktasında kendine bir dünya kurabilecekken “sığamıyorum hiçbir yere”ler artıyor. Kalabalıklar, yalnız kalabalıklar, boş kalabalıklar…
Bu gürültüde yer bulamadığı için mi? Hayır! Üns kökünden gelen insan, unuttu. Tüm dünyayı tek bir dokunuşla keşfe çıkarken kendi iç yolculuğuna çıkmayı unuttu.
Dünyayı nokta nokta fethederken kendinde asimile oldu. Durulmak istediğindeyse bilmediği denizlerde pusulasızdı. Ne olduğunda bir dünya inşa edebildi ne de geride bıraktığından vazgeçebildi. Çünkü geride bıraktığı kendi kalbiydi.
Ve evet insan kendinden başlayarak, edilecek tefekkürü unuttu. “Kendimi hatırlamak istiyorum” dedi ve anlatmaya başladı. Anlattıkça kanadı daha çok anlattı. Mahremiyet alanını o kadar daralttı ki artık yüreğine yer kalmadı. Ve evet, artık sığamıyordu hiçbir yere…
Her şeyi yenisiyle değiştirirken yüreğindekini de değiştirdi. Duyguyu attı bir kenara önce. O eskiydi, onunla rehberliğinde yapılanlar beni acemi gösterir, dedi.
Yenisiyle değiştirilenlere duygular eklendi sonra. Onun yerini politik olmak aldı. Her şey hızla değişti, unuttuklarını hatırlama çabasını bırakmış yeni bir düzen inşa etmişti (!). İnşa ettiğinde var olmaya çalıştı, olmadı.
Fıtratına uymayanları kustu zamanla. Sarsılmalar, yıkımlar başladı. Ve en sonunda çağın inşasının fıtratına uymadığını anladığında enkazda aradığı kendi kalbiydi.
Evren artık koca bir enkaz, içindekiler ise enkaz yığınıydı. Enkazda kalbini aradı, en yüksek sesiyle seslendi: “Dünya küçük demişlerdi, nerdesin“?