Çocuklarımızın düzgün kişilik özelliklerine sahip, ahlaki değerlere önem veren bireyler olmasını istiyoruz. Peki, bunun için izlediğimiz yol ne kadar doğru? Genelde ebeveyn olarak çocuklarımızın olumsuz davranışlarını uyarırız. Bazen küçük bazen de büyük yaptırımlarımlar uygularız. Peki ya sonuç? Çoğu zaman hüsran… Ben nerede yanlış yapıyorum diye sormayız. Çünkü ebeveyn olarak biz üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruzdur. Oysa […]
Çocuklarımızın düzgün kişilik özelliklerine sahip, ahlaki değerlere önem veren bireyler olmasını istiyoruz. Peki, bunun için izlediğimiz yol ne kadar doğru? Genelde ebeveyn olarak çocuklarımızın olumsuz davranışlarını uyarırız. Bazen küçük bazen de büyük yaptırımlarımlar uygularız. Peki ya sonuç? Çoğu zaman hüsran… Ben nerede yanlış yapıyorum diye sormayız. Çünkü ebeveyn olarak biz üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruzdur. Oysa bir kez kendimizi sorgulasak birçok şeyin düzelmesine vesile olacağız.
Çocuklarımız muhteşem gözlem yeteneklerini kullanarak içine doğdukları ama yabancı oldukları dünyada yer edinmeye çalışırlar. Kim hangi durumda nasıl davranıyor sorusunun cevabını ilk sosyal çevresi olan ebeveynlerini gözlemleyerek bulurlar. Bu gözlemlerin sonucunda davranış denemeleri yaparlar ve onlara verilen tepkilerin sonucuna göre davranışı ya devam ettirirler ya da sonlandırırlar. Buraya kadar her şey normal. Peki, nerede hata yapıyoruz?
Hayatın akışında gelişen durumlar içinde genel olarak çocuklarımızı sadece uyarıyoruz. Biz davranışlarımızın doğruluğunu kontrol edemiyoruz. Ancak bahsettiğim gibi çocuklarımız bizim uyarılarımızı değil davranışlarımızı dikkate alıyor. Biz çocuklarımızın yanında yanlış davranışlar sergileyip onların olumsuz davranışlarına yaptırımla karşılık verince küçüğün aklı karışıyor. Çünkü çocuk cezalandırılan bu davranışı gözlemleri sonucunda öğrendi. Şimdi neden cezalandırılıyordu?
Biraz daha somutlaştırmak gerekirse şu örneği inceleyelim. Anne çocuğunun yanında eşinin istemediği bir davranışı yapar ve çocuğunu bu durumu babasına söylememesi konusunda uyarır. Hatta ‘eğer baban sorarsa yapmadık tamam mı?’ cümlesiyle direkt olarak yalana sevk eder. Şimdi bu durumda çocuğa verilen mesaj ihtiyaç duyduğunda cezadan kaçmak için yalan söylemende hiçbir sakınca yoktur. Çocuk kendi yaşantısı içinde ailesinin onaylamadığı bir davranışı gizlice sergileyip ailesine kolayca yalan söyleyebilir. Aynı mantık diğer toplumsal davranışlar içinde geçerlidir. Yardımlaşma, empati kurma, özel alanlara saygı duyma, problemleri çözme yolları gibi konularda çocuklarımız söylediklerimize değil davranışlarımıza dikkat edecektir. Evde problemler kavga ve şiddet yoluyla çözülmeye çalışılıyorsa çocukta problemlerini bu şekilde çöme yoluna gidecektir.
Çocuklarımıza davranışlarımızla değil uyarılarımızla şekil vermeye çalıştığımızda hem kendisi içinde dengesizlik yaşayacak hem de ‘Annem ve babam gerektiğinde bana yalan söyleyebilir. Düşüncesini oluşturarak anne ve babasına karşı güven duygusunu zedeleyecektir. Bu durum özellikle ergenlik döneminde daha büyük problemler halinde ebeveyneler dönecektir. Çocuk sahibi olmak sadece beslemek ve isteklerini yerine getirmek değildir. Güzel ahlak ile yetişen çocuklar güzel ahlaklı toplumları oluşturacaktır. Anne baba olarak önce çocuğumuza sonrada gelecekteki topluma karşı sorumluluğumuz olduğunu unutmayalım. Çocuklarımız bizim aynamız. Onların davranışlarını gözlemleyerek kendi doğru ve yanlışınızı bulabilirsiniz.