Bize memleketimiz sorulduğunda hemen hemen hepimiz babamız nereliyse o ilin ismini veririz. Eğer annemiz ve babamız aynı ilde doğmuşlarsa sorun yok. Ama annemiz ve babamızın memleketleri farklıysa o zaman bu işte bir sıkıntı var 🙂 . Direkt olarak babanın doğduğu ilin kimliklerimizde yer alması ve ataerkil toplum düşüncesinin etkili olması bize bu davranışı normal kılar. Çünkü zaten toplum düşüncesine göre soy babadan devam eder ve bu nedenle baba nereliyse çocukta oralıdır hatta biraz daha abarttığımızda kadında evlendiğinde birden bire eşinin memleketlisi oluverir.
Kültürel açıdan değerlendirdiğimizde çocuk açısından
değerlendirirsek bahsettiğimiz durumun doğruluk payı var. Çünkü insan sosyal
öğrenmeyle yetişen bir varlık olduğu için hangi toplumun bünyesinde yetişirse o
toplumun kültürel yapısını öğrenerek büyüyecektir. Kendi ülkemiz üzerinden
incelemeler yaptığımızda ataerkil toplum etkisinin sonucu olarak çocuklar daha
çok babalarının memleketlerinin kültürüne göre yetiştirilirler. Ancak söz
konusu olan genler ise iş biraz değişir. Anne ve babadan ortak olarak aldığımız
genlerde sadece anne ve babamızdan değil yaklaşık yedi kuşak geriden de
özellikler bize bu yollarla aktarılır. Haliyle memleket olayı bizi ve
özelliklerimizi tanımlaya yetmez.
Kalıtımsal Gerçeklik
Fiziki ve kişilik özelliklerimizi babamızın memleketi mi yoka genlerimiz mi belirler? Genler bize kalıtımsal gerçekliği ifade eder. Anne ve babadan eşit miktarda çocuğa aktarılır. Anneden 26,babadan 26 olmak üzere toplamda 46 kromozom birleşerek döllenme meydana gelir. Belirttiğimiz sayılara bakacak olursak anneden ve babadan eşit sayıda kromozom gelir. Bu kromozomlarda milyonlarca gen bulunur. Bu genlerin bazıları çekinik bazıları ise dominanttır. Dominant olan genler çocuğumuzun gerek fiziki gerekse kişilik özelliklerinde can bulur. Çekinik olan genler ise ileriki kuşaklarda dominant hale gelebilir. Bir çiftin üç tane çocuğunda farklı genler baskın gelebilir. Örneğin babada var olan uzun boy geni çocuklardan ikisinde dominant gelirken birinde çekinik kalabilir.
Çevre Etkisi Önemli
Saç rengi ve yapısı, ten rengi, göz rengi gibi dışardan müdahale edilemeyecek olan özellikler haricinde genler yoluyla anne ve babamızdan aldığımız özellikleri ne oranda kullanabileceğimiz, bu genler aracılığıyla ortaya çıkan hastalıklara yatkınlığımızı ne derece kontrol altına alıp alamayacağımız içinde bulunduğumuz çevre şartlarına bağlı olarak değişiklik gösterecektir.
Çocuklar genel anlamda olumlu çevre şartlarında yetiştirilirlerse kalıtımsal olarak kendilerine geçen olumlu özellikleri ortaya çıkarıp bunu sonuna kadar kullanabilirler. Ancak olumsuz çevre şartlarında yetişen bir çocuk olumlu bir özellik taşısa bile bunu ortaya çıkaramayabilir. Bu durumu daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse örneğin bir çocuğumuzun genetik kodlarında boy uzunluğunun 175 cm ye kadar çıkabileceği yazıyor olsun. Bu çocuk eğer beslenme, temizlik, açık hava gibi özellikler bakımından olumlu çevre şartlarında büyütülmezse genlerinde var olan 175 cm e çıkamayabilir.
Tüm şartlar olumlu olduğunda ise en fazla 175 cm e kadar uzayabilir. Yani bizi ancak genetik kodlarımızda taşıdığımız özellikleri gün yüzüne çıkarabiliriz. Olumsuz çevre şartları ancak bizim olumlu özelliklerimizi ortaya çıkarmamızı engeller. Başka bir örnek vermek gerekirse genetik kodlarımızda kalp rahatsızlığı varsa olumlu çevre şartlarıyla bu rahatsızlığı baskılayabilir ya da en az zararla bu rahatsızlığı atlatabiliriz.
Gelelim Cinsiyet
Meselesine
Birçok kültürde doğacak çocuğun cinsiyetinin sorumlusu kadın olarak görülür. Özellikle ataerkil görüşün ağır yaşandığı toplumlarda erkek çocuk dünyaya getirmek kadın açısından çok önemlidir. Eğer erkek çocuk dünyaya getirirse eşinin gözünde değeri artacak belki de türlü eziyetlerden kurtulacaktır. Ancak bir çocuğun erkek mi kız mı olacağı üzerinde kadının hiçbir rolü yoktur. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz anne ve babadan gelen genlerin içerisinde cinsiyet kromozomu olarak adlandırılan kromozomlar vardır. Bu kromozomlardan X dişi Y ise erildir.
Kadında cinsiyet kromozomu her zaman X iken erkekte hem X hem Y kromozomu bulunur. Döllenme esnasında erkekten Y kromozomu gelirse X ile birleşerek XY oluşturur ve çocuğun cinsiyeti erkek olur. Eğer babadan X kromozomu gelirse yine X ile birleşerek XX oluşturur ve çocuğun cinsiyeti kız olur. Bu tabloya baktığımızda cinsiyet oluşumunda kadının yapabileceği bir şey olmadığı gibi erkeğinde kontrolünde olan bir durum olduğunu söyleyemeyiz. Tamimiyle döllenme esnasında bir araya gelen kromozomların belirlediği bir durum olarak karşımıza çıkar.
.
Özetle içinde yaşadığımız kültürel özellikleri yok saymadan
kalıtımsal gerçekliği de kabul etmek zorundayız. Bir çocuk anne ve babadan eşit
miktarda kromozomdan oluşur. Aktarılan genlerde babanın genlerinin baskın
olması gibi bir durum söz konusu değildir. Bu tamamen döllenme esnasında hangi
ebeveynden gelen genin baskın ya da çekinik olacağına bağlıdır. Ayrıca erkeğin
kontrolünde olmamakla birlikte cinsiyet oluşumunu belirleyen kromozom erkekte
bulunur.